YAYINLAR

Bu başlık altında, yazdığım kitapları yayınlanma tarihlerine göre sunuyorum. Bu çalışmalar hakkında basında çıkan değerlendirmeleri de ekleyeceğilm.

Türk Devrimi ve Sonrası

Doğan Yayınevi, 1971, İmge Kitabevi Yayınları, 1993, 1994, 1997, 2001, 2008, 2013, 2018

Sınıfsal, diplomatik ve ideolojik dayanaklarıyla Türk Devrimi nedir?
Kemalizm diyebileceğimiz bir ideoloji var mıdır? Yoksa Türk Devrimi’nin dayandığı bazı ilkelerden sözetmek mi daha doğrudur? Eğer öyleyse bu ilkeler nelerdir? Evrensel bir statüye sahip midirler? Kemalist ideoloji ya da Atatürk ilkeleri bugün aşılmış mıdır? Yoksa tamamen veya kısmen güncelliklerini koruyorlar mı?
İşte bu sorulara yanıt arayan, yirmi yıl arayla yapılmış, birbirini tamamlayan, düzelten ve zenginleştiren iki çözümleme… Devrim kavramı etrafında örgütleniyor…

Osmanlı Toplumsal Düzeni

AÜ SBF, 1979; Turhan Kitabevi, 1979, İmge Kitabevi Yayınları, 1994, 2001, 2010

Bu kitap, uzun bir yürüyüşün öyküsü ve sosyolojisidir: Sir-Derya ve Aral gölü kıyılarından Avrupa ortalarına doğru yönelen fetihçi bir yürüyüşün… Yerleşme alanı ve ganimet özlemiyle, cihad esprisinin kamçıladığı bu uzun yürüyüş, XV. ve XVI. yüzyıllarda hangi toplumsal düzenin ve üretim biçiminin ortaya çıkmasına yol açtı?

Osmanlı Kimliği

Hil Yayınları, 1986; İmge Kitabevi Yayınları, 1998, 2000, 2010

Batı´da ırkçı ideoloji nasıl bir kültürel taban üzerinde gelişti ve son dönem Osmanlı aydınlarını doğrudan ya da dolaylı bir biçimde nasıl etkiledi? Batı´da Aydınlanma çağından itibaren egemen duruma akılcı ve özgürlükçü felsefe Doğu´yu ve Türkü nasıl gördü ve bu konularda yarattığı imajın geçerliliği neydi? Sosyo-ekonomik ve kültürel değişim sürecine henüz girilmediği bu dönemde, Osmanlı kimliğini oluşturan dünya görüşünün çeşitli boyutları nelerdi? Taner Timur, bu çalışmasında üç ayrı incelemeyi bir araya getiriyor. Her üç inceleme birbirinden bağımsız değiller ve kimlik sorunumuzun çeşitli boyutlarını tartışan bir bütünlük oluşturuyorlar. Bu dönemin kültürel mirasının kökeninde, 19. yüzyılın cılız yazınında olduğundan çok daha derin ve batılı bir felsefe yatmaktadır. Dar görüşlü bir batıcılık ideolojisinin ya da mekanist bir tarihi maddeci yaklaşımın etkisiyle araştırılmaya değer bulunmayan bu konuların, dar bir çerçevenin dışında bilinmeyen Osmanlı ideolojisi ile ilgili kısımların yararlı olacağı inancındayız.

Osmanlı Çalışmaları-İlkel Feodalizmden Yarı Sömürge Ekonomisine

Verso, 1989, İmge Kitabevi Yayınları, 1996, 1998, 2010

Taner Timur, Osmanlı’nın sosyo-ekonomik gelişimini Batı’da evrensel boyutlar kazanan kapitalistleşme süreci içinde değerlendiriyor. Osmanlı Çalışmaları, devlet yönetimi ve uluslararası ilişkiler açısından bugünkü sorunlarımızın çoğunun kökeninin XIX. yüzyılda olduğu savından yola çıkarak, ağırlık verdiği bu dönemi resmi tarih görüşünün dışında bir yaklaşımla ele alıyor.

Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş

İletişim Yayınları, 1991, 1994; İmge Kitabevi Yayınları, 2003, 2020

Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara geldi. Böylece demokrasiye geçmiş mi olduk? 1960’larda siyasal rejimimizi biçimsel demokrasi, Filipin demokrasisi, cici demokrasi gibi sıfatlarla niteleyen eleştirilere bugün yenileri de katılmış bulunuyor. 46 Hareketi bir karşı-devrim miydi? Rejimimizi neden ara rejimsiz işletemiyoruz? Yoksa Türk Demokrasisi’nin bir ilkel günahımı vardı? 1946 Ruhu bir efsane miydi? DP’nin kuruluşundaki muvazaa tartışmalarının, müfrit ılımlı ayrımlarının bugünkü takiyye tartışmalarını andıran bir yönü var mıydı? Ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutan İnönü, ilk özgür seçimlerde iktidardan neden kovuldu? İşte yanıtlarını ancak 1946-1950 dönemini bütün boyutlarıyla inceleyerek verebileceğimiz temel bazı sorular… Bu yapıtı, yukarıda dile getirilen sorular etrafındaki kuşkularınızı giderinceye kadar elinizden bırakamayacaksınız.

Osmanlı-Türk Romanında Tarih, Toplum ve Kimlik

Afa Yayınları, 1991, İmge Kitabevi Yayınları, 2002,  2019

Tarih araştırmacısı Taner Timur, Türk romanından yola çıkarak Osmanlı kimliğinden Türk kimliğine geçiş sürecimizi incelemekte, kimlik ve evrensellik arayışlarını tartışma konusu etmektedir.
Düşünce edebiyatı besler kuşkusuz, bazen da edebiyat düşünceyi besler. Timur´un kitabı bu gerçeği ispatlıyor.
Doğan Hızlan
Osmanlı toplumu üzerinde yoğunlaşan kitaplarıyla dikkati çeken Taner Timur, bu kez farklı bir alanda, edebiyatta, geçmişle bugün arasında bir köprü oluşturmaya ve Osmanlı-Türk toplumunun değişim sürecini romanlar aracılığıyla görünür kılmaya çalışıyor.
Ahmet Oktay
Timur´un bu yapıtı Türk romanını gerk coğrafi, gerek tarihsel ve sosyolojik bakımlardan izolasyon içinde ele almaya razı olmaması nedeniyle, edebiyat incelememelerimizi ´biz bize benzeriz´ dargörüşlülüğünden kurtarma ve kültürel evrenselliğe açma yönünde atılmış önemli bir adım ifade ediyor.
Süha Oğuzertem

Küreselleşme ve Demokrasi Krizi

İmge Kitabevi Yayınları, 1996, 2000

Taner Timur seksenli, doksanlı yılların gözde eğilimi küreselleşmeyi tutarlı bir siyasal çerçeve içinde, gerek kuramsal gerek kılgısal bakımdan, eleştirel bir gözle tartışıyor. Bu bağlamda, ‘demokrasi krizi’, ‘yeni liberalizm, ‘sivil toplum’, ‘İkinci Cumhuriyet’, köktendincilik, Ermeni kıyımı, Kürt sorunu, Körfez Savaşı gibi güncel konular aynı sağlam büyüteçle inceleniyor.

Toplumsal Değişme ve Üniversiteler

Imge Kitabevi Yayınları, 2000

515

Bu kitap, mutlaka yeniden yapılanması gerektiğine inanılan üniversitelerimizi, düzeyli bir akademik tartışma olmaksızın, tarihimizi yapay bir biçimde yorumlayan ABD üniversite modelini mutlak bir değer olarak benimseyen ve aslında Kemalizme de tamamen ters bir özel üniversite fikrini Kemalizm adına sunan, kendisini bu konuda çok yetkili sayan YÖK yönetimine karşı bilimsel bir yanıttır. Taner Timur bu araştırmasında birçok özgün görüşler ileri sürüyor, yorumlar yapıyor. Timur´un kişisel yorumlarını paylaşmayanların dahi üniversiteler ve yüksek öğrenim konusunda çeşitli bakış açıları ve tezlerle ilgili açıklamalarını yararlı bulacaklarını umuyoruz. Özgür ve çağdaş anlamda özerk bir üniversiteyi tehdit eden güçleri, özgür üniversitenin düşmanlarını sınıfsal, kamusal ve kurumsal planda ortaya koymaya çalışan bu yapıt, üniversite sorunları üzerine düşünenlere bir kaynak olacak, yeni tartışma konuları açacaktır.

Sürüden Ayrılanlar

İmge Kitabevi Yayınları, 2000

515

Taner Timur’un, bir tarihçi ve toplumbilimci olarak, değişik gazete ve dergilerde yayımlanmış kimi yazıları bu seçkide bir araya getiriliyor. Makale konuları çok çeşitli: Güncel konular, Kemalizm, Jakobenizm, Susurluk analizi, Osmanlı maliyesi gibi üzerinde çatık kaşlarla düşünülen kavramların yanı sıra: Lord Byron’un Osmanlıya bakışı, resim sanatında oryantalizm, tarihi romanlarda İsmail Kadare örneği, Mihailides Efendi, Son İmparator filminin düşündürdükleri, İstanbul köpeklerinin makus tarihi gibi gülümseten konular da yetkin bir kalemle işleniyor. Taner Timur son yıllarda kavramlar üzerinde bilinçli yaratılan karmaşaya son vermek için üzerine düşeni yapıyor. Yazılarda, hem akademisyen titizliğine hem de ağızda dağılan lezzeti bir arada buluyoruz.

Türkler ve Ermeniler

İmge Kitabevi Yayınları, 2000, 2001, 2007, 2018

1915’te Doğu Anadolu’da neler yaşandı? Ermeni halkının başına gelenleri nasıl adlandıracağız? Tehcir mi? Kırım mı? Soykırım mı? 92 yıldır bu sorun neden hala çözülemedi? Olanlar neden unutulamadı? Bu konuda olaylara tanık olan gözlemciler neler yazdılar? Ermeni tarihçileri, Türk tarihçileri, Batılı tarihçiler hangi görüşleri öne sürdüler? Bu konuda bir resmi görüş, bir Türk tezi olabilir mi? Dış dünyayla ilişkilerimizde hala birtakım tabuların koruyucu süzgecine ihtiyacımız var mı? 1915 sözde tehcirinin mimarı Talat Paşa’nın facia olarak nitelediği dramı, bugün bizler nasıl niteleyebiliriz? Birçoğumuzu bu konuda kraldan fazla kralcı, ittihatçıdan fazla ittihatçı yapan nedenler nelerdir? Bütün bu sorular üzerinde nesnel düşünebilmek, çeşitli açılardan en güvenilir kaynaklarla temasa geçebilmek, sorunun farklı boyutlarını bir arada görebilmek istiyorsanız, bu kitap sizler için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.

Türkiye Nasıl Küreselleşti?

İmge Kitabevi Yayınları, 2004

“Küreselleşme”nin gerçek anlamını yeterince anladık mı? Dünya kapitalizminde finans egemenliğinin göstergeleri nelerdir? Özal Türkiye’yi hangi koşullarda, hangi güçlere dayanarak küreselleştirdi? Yoksa otuz yılda dönüp dolaşıp ATÜT tartışmalarından merkantil ve bağımlı kapitalizm analizine mi geldik? Yıllardır sol politikaların ana temalarından olan “devletçlik” programı pratikte nasıl uygulandı? “Sol liberalizm”in bu konudaki görüşleri neler? Yakın tarihimizde devrimci ve reformcu sol hangi fikir kümelerine ayrıldı? Bugün içinde bulunduğumuz çıkmazı nasıl okumalıyız? Irak savaşı Amerikan emperyalizmini geriletecek mi? Yoksa bu ülkede XIX. yüzyılın kolonyal imparatorluklarına öykünme hırslarını mı kamçılayacak? Türkiye diplomasisi Irak savaşı konusunda neden ve nasıl çelişkiler içinde bocaladı?

Felsefi İzlenimler

İmge Kitabevi Yayınları, 2005

… İnsan ve toplumla ilgili disiplinler içinde, felsefe, en evrensel boyutlu düşünce tarzı olarak bilinir. Aslında bu, gerçekten de böyle midir? Bu disiplin yer yer ulusal, hatta milliyetçi öğeler de taşımıyor mu? Derrida, Heidegger’le ilgili eserinde bu filozofu Nazilerle işbirliğine götüren ulusal öğelerin (Alman dili ve bilimi, ‘Alman ruhu’nda kan ve toprak ilişkileri vb. ) felsefesini nasıl etkilediğini göstermemiş miydi? … Nietzsche, ´değerler, insanın insana hâkimiyeti ile değişir´ demişti. Yoksa Foucault da hümanizme bu şekilde saldırırken, biraz da arka planda hümanist Sartre´ı mı hedef alıyordu? Yoksa 2bilme alanının arkeoloğu´, Marksist Althusser´le beraber, varoluşçu filozofun şahsında biraz da ´baba´yı mı öldürüyorlardı? … Althusser´e göre tarihi süreç ´öznesiz ve ereksiz´ bir süreçti. Bu süreçte insanın belirleyici bir rolü yoktu. İnsanlar ancak ´yapısal etkiler2in dayanağı ve taşıyıcısı oldukları ölçüde bireysel ajanlar halinde tarihi süreçte aktif olabiliyorlardı; fakat felsefi anlamıyla özgür ve kurucu olarak tarih öznesi olamıyorlardı. Tarihin öznesi değil, ´motoru´ vardı; o da sınıf kavgasıydı. Yapısöküm nedir, biliyor musunuz? Teorik antihümanizm sizce ne anlama geliyor? ´Söylem formasyonu´ kavramı merakınızı tahrik ediyor mu? Bu ve bunun gibi çağımızın en ilginç tartışma konularıyla tanışmak ve bu konularda Türkçe düşünmek istiyor musunuz? Hiç kuşkunuz olmasın, French Theory´nin en çapraşık sorunsallarını hikâye üslubuyla anlatan bu kitap sizler için kaçırılmaz bir fırsat olacaktır…

Yakın Osmanlı Tarihinde Aykırı Çehreler

İmge Kitabevi Yayınları, 2006, 2017

Osmanlı toplumu, tüm imparatorluklar gibi, farklı sınıf ve zümreleriyle, din ve mezhepleriyle, dil ve lehçeleriyle karmaşık bir toplumdu. Fakat yönetici zümre onu âlim ve vakanüvislerinin aynasında daima türdeş görme ve gösterme çabası içindeydi. İster olumlu ister olumsuz olsunlar, aykırılıklara pek yer yoktu. Osmanlı toplumunda sansüre uğrayanlar sadece yerli ya da yabancı gayrimüslimler değildi. Mehmed Said Paşa gibi devlet hayatında çok önemli mevkiler işgal etmiş ve ülkeye matbaanın girmesinde başrolü oynamış kimi şahsiyetler bile Osmanlı konformizmine ters düştükleri anda gölgede kalmaya mahkûm edildiler. Bazı Osmanlılar ise esir pazarında bir büyükelçiye satılıp Paris salonlarının ilgi odağı haline gelen Çerkez kızı Ayşe gibi, Osmanlılar için ölmüş sayılsalar bile istemeden ve anlamadan, geldikleri ülkeye ışık tuttular. Osmanlı Sarayı’nda beş sultana hizmet etmiş Lord Byron’un hekimi Dr. Julius Millingen ve ”İngiliz düşmanı” oğlu Frederic Millingen; ismi ünlü, hayatı meçhul hekim Marko Paşa; Paris’te çıkardığı ‘Meşrutiyet’ gazetesiyle İttihatçılara karşı haşin bir kavga veren eski büyükelçi Mehmed Şerif Paşa; ‘karşı-casus’ Jön-Türk Yusuf Fehmi, bu kitapta öykülerini okuyacağınız bazı ‘aykırı’ şahsiyetler… Bir toplumu layıkıyla anlayabilmek için ona ara sıra böyle ‘aykırı’ların gözlükleriyle de bakmak gerekmez mi?

Marksizm, İnsan ve Toplum

Yordam Kitap, 2007, 2011, 2015

Kişiliğimizi hangi öğeler belirliyor? İçinde bulunduğumuz toplumsal yapılar mı? Bireysel öznelliklerimiz mi? Yoksa her iki unsurun ortak etkisi mi? Kapitalizm nasıl bir insan tipine dayanıyor? Ve bu insan tipini yaratmak için bilim ve felsefeyi nasıl seferber ediyor? Psikoloji, antropoloji, psikanaliz ve nörobiyolojinin bu sürece katkıları nelerdir? Bu sorular son elli yılın felsefe ve insan bilimleri tartışmalarının en çekici başlıklarını oluşturuyorlar. Bu sorulara belki de en ilginç yanıtlar insan faktörünü kapitalizm bağlamında eleştiren marksist düşünürlerden geldi. Ve bu kitap da insan ve toplum sorunsalına çok önemli katkılarda bulunan bazı düşünürleri tanıtıyor, onların ileri sürdükleri tezleri tartışıyor. E. Balibar ve marksist felsefe, L. Althusser ve psikanaliz, L. Sèvein Marxa dayandırdığı kişilik kuramı ve P. Bourdieunün insanla toplumu, habitusle toplumsal alanı birleştirme çabaları düşünürlerin temel eserlerine dayanılarak irdeleniyor. Ayrıca, Batıda büyük tartışmalar yaratmış eserler ışığında, son dönemin yükselen disiplini nörobiyolojinin insan sorununa tek başına yanıt verip veremeyeceği sorgulanıyor.
İnsanın özü var mı, yok mu? Varsa bu öz nedir? İnsan toplumun bir yan ürünü mü? Yoksa önemli bir parçası mı? Ya da insan nöron bağlantıları dışında bir gerçeği olmayan bir sinir yumağı mı?
Gerçekten insan nedir?

Habermas’ı Okumak

Yordam Kitap, 2008, 2012, 2017

Taner Timur, Felsefi İzlenimler ve Marksizm, İnsan ve Toplum kitaplarında 20. yüzyıl Batı düşüncesinin bir dizi parlak temsilcisini ele almıştı. Bu kitapta ise Frankfurt Okulu’nun en önemli temsilcisi Jürgen Habermas’ı inceliyor. Günümüzde Habermas, filozof, sosyolog ve tarihçi nitelikleriyle kıta Avrupası düşünce geleneğini Anglo-Sakson geleneğiyle buluşturan düşünür olarak tanınıyor. Ülkemizde de tanınıp fikirleri tartışılan bir felsefeci olarak dikkat çekiyor. Taner Timur, bu büyük düşünürü tarihsel maddeci bir perspektifle değerlendiriyor. Onun düşünce alanındaki önemli katkılarının yanı sıra ırkçılığa ve ayrımcı düşünce ve uygulamalara karşı verdiği savaşı takdir ederken Marksizmi “yeniden yapılandırma” girişimini, “radikal demokrasi” anlayışını ise eleştiriyor, Marx ve Weber’i uzlaştırma çabasının başarısızlığına değiniyor. Taner Timur, düşünürün tezlerini, kendisinin (hocası Adorno da dahil) tüm düşünürleri incelediği eleştirel ve “yapı-kurumcu” (rekonstruktive) espri içinde inceliyor. Habermas’ı anlamak, Türkiye’nin tartışma gündemiyle bağlantıları içinde okumak için doyurucu, ufuk açıcı bir kaynak.

Bugünden Geçmişe, Geçmişten Geleceğe

Faruk Şüyün ile Söyleşi; TÜYAP, 2013

32’nci Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı Prof. Taner Timur’un yaşamı ve çalışmaları hakkında yazılı kaynak hiç yok. Faruk Şüyun, fuara özel hazırladığı ‘Bugünden Geçmişe, Geçmişten Geleceğe/ Taner Timur’ başlıklı nehir söyleşi kitabıyla mühim bir boşluğu dolduruyor. İşte Taner Timur’u daha iyi tanımaya yardımcı olacak kitaptan özel bir seçki…

Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi

Yordam Kitap, 2011, 2014

On yıllara yayılan tarih ve felsefe okumalarına dayanan ve üç yıllık yoğun çalışmanın ürünü olan bu kitap, Taner Timur çalışmalarının yeni bir doruğunu oluşturuyor. Çalışma, tarih-yazıcılığı ile felsefe ve toplum bilimlerinin, tarih boyunca yer yer birbirleriyle buluşan, fakat çoğu zaman da birbirinden kopuk ve bağımsız bir gelişme çizgisi izleyen öykülerini anlatıyor. Felsefe ve bilimin beşiği olan Eski Yunan, Herodot ve Thucydides ile tarihçiliğin de beşiği olmuştu; fakat Aristo, genelle değil, özelle uğraşan tarih-yazıcılığını bilim saymıyordu. Bu görüş, din adamları ve ilahiyatçıların kontrolü altında tüm Ortaçağ boyunca da geçerli oldu. Rönesans’ın, kutsal tarih anlayışında açtığı gedikler, 17. yüzyıl rasyonalist filozoflarının darbeleri ile genişledi ve izleyen yüzyıla da Kant’ın Aydınlanma dediği aklın zaferi damgasını vurdu. Böylece, modernizm, Weber’in büyülerin bozulması olarak adlandırdığı süreç sonucunda doğdu. 19. yüzyıl, Hegel’in yönteminde Aydınlanma’yı diyalektik bir devinime dönüştürdü; fakat yine Hegel’in sisteminde tarih, Mutlak Espri şeklinde sona eriyordu. Marx ve Engels, Hegel’in diyalektik yöntemini benimsediler ve kapitalizmin sağladığı bütünlüğü toplum bilimlerindeki gelişmelere dayanarak tarihî maddecilik adını verdikleri kuramsal çerçevede açıkladılar. Böylece metafizik sentezin yerini sosyoekonomik analize dayanan bilimsel eleştiri alıyor ve kapitalist küreselleşmenin gizlemeye çalıştığı uzlaşmaz çelişki ortaya konulmuş oluyordu.
Krizler, devrimci atılımlar ve karşı-devrimler içinde geçen 19. yüzyılı, iki kanlı dünya savaşına sahne olan 20. yüzyıl izledi. Kapitalizm dünyayı bütünleştirir, eşitsizlikler içinde küresel bir köy haline getirirken kapitalist işbölümü de bilimde iş bölümünü artırıyor, uzmanlaşmayı geliştiriyordu. Böylece gitgide daha çok uzmanlaşan bilim dalları sadece bütünü değil, birbirlerini de anlayamaz hale geldiler. Mikro-tarih, mikro-iktisat, mikro-sosyoloji vb, tüm bilimler yerleşik çıkarlarla uzlaşıyor ve bilimsel tarafsızlık kisvesi altında küresel kapitalizmi bir kader gibi sunma yarışına giriyordu. Günümüzde bilim ve tarih-yazıcılığı küreselleşme ile gettolaşma arasındaki çelişkileri ve gerginlikleri yaşıyor. Bu kitapta Aristo’dan Heidegger ve çağdaş tarihçilere kadar bu gelişmenin öyküsü anlatılıyor.

Marx-Engels ve Osmanlı Toplumu

Yordam Kitap, 2012, 2014

515

Osmanlı Devleti, Doğu Sorunu başlığı altında 19. yüzyıl diplomasisinin başlıca çatışma alanı oldu. Doğulu kimliğini giderek kaybeden, fakat ıslahat ya da çağdaşlaşmayı da bir türlü başaramayan Osmanlı toplumu, bu yüzyılda her köşesini arşınlayan bir gezginler ordusunun hayal gücünü kamçıladı. Dahası, çok sayıda düşünür ve bilim adamının gözlem ve analizine de malzeme teşkil etti. Öyle ki bunlar arasından, Auguste Comte gibi, Osmanlı devlet adamlarına reform tasarıları sunanlar bile çıktı. Oysa bu konuda en nüfuz edici çözümlemeleri, Osmanlı toplumunu sadece genel ve nesnel veriler çerçevesinde yorumlamakla yetinmeyen, fakat yıllarca gazeteci olarak da izleyen Marx ve Engels yaptılar. Bu çözümlemeler kapitalizmin eşitsiz ve bağlantılı gelişme yasası içinde Osmanlı dönüşümünü ve bu bağlamda sanayileşme ve uluslaşma süreçlerini engelleyen öğeleri de aydınlatıyordu.

AKP’nin Önlenebilir Karşı-Devrimi

Yordam Kitap, 2014, 2015

12 yıllık AKP iktidarı, 70 yıllık demokrasi kavgamızda nasıl bir dönemi temsil ediyor? Bu harekette sonunda milyonlarca insanı sokağa döken karşı-devrimci öğeler nelerdi? Kurulmasıyla iktidara gelmesi neredeyse bir olan bu muhafazakâr akımın sınıfsal temelleri ve dünya görüşü nasıl açıklanabilir? Ve Milli Görüşün, Necip Fazıl’ın, Müslüman Kardeşler’in bu dünya görüşünün şekillenmesindeki payları neler oldu? AKP yıllarında gerçekten de ülkede görülmemiş bir kalkınma yaşandı mı? Aynı yıllarda Türkiye’nin uluslararası konumunda, sık sık söylendiği gibi, bir eksen değişikliğine tanık olduk mu? AKP’yi dışarıdan destekleyen güçler AB üyeliği için umutlanırken, şimdi sıradan bir Ortadoğu ülkesi statüsüne doğru mu yol alıyoruz? Ve nihayet bugün vardığımız noktada Rojava Devrimi ve Kobani kuşatması Türkiye’deki demokratik kavga açısından neyi ifade ediyor? İşte birtakım can alıcı sorular ki yakın geleceğimiz bu soruların düzeyli bir şekilde tartışılmasına ve yanıtlanmasına bağlı. Bu kitapta yer alan inceleme ve söyleşiler tam da bu tartışmayı yapıyor ve yanıtlar arıyor.

 Mutlak Monarşi ve Fransız Devrimi

Yordam Kitap, 2016, 2017

Dünya tarihindeki en büyük dönüşümlerden biri olan 1789 Fransız Devrimi bugün bize neler anlatıyor? Bu devrime yol açan koşullar nelerdi? Feodal monarşinin hegemonyasını ve devrime yol açan dinamikleri ayrıntılı olarak incelediğimizde nelerle karşılaşırız? İngiltere’de Parlamentonun evrimsel süreçler içerisinde oynadığı rol ile Fransa’da Genel Meclisin devrimsel süreçler içinde oynadığı rol kıyaslanabilir mi? Taner Timur, bu sorulara yanıt arar ve daha nice soruyu ve yanıt arayışını okurlarla paylaşırken, bugünden geçmişe bakma ihtiyacımızı şu sözlerle dile getirir: Batı Avrupa’da sermaye birikimi, burjuvazinin doğuşu ve Aydınlanma süreçleri incelenmeden, dün ?sömürge/yarı sömürge’, bugün ise ?gelişmekte olan ülkeler’ denilen toplumları anlamak zordur. Tarih ve toplum araştırmalarında, genellikle yaygın anlayışın tersine, karmaşık birimler basit birimlerin anahtarını oluşturur ve ancak dünden bugüne değil, bugünden düne bakan bir yöntemle geçmişi daha iyi anlayabiliriz. Toplum bilimleri, tarih ve felsefe alanlarında ufuk açan çalışmalarıyla tanıdığımız Taner Timur, bu kez Fransız Devrimi’ne, İngiltere’de ve Almanya’da yaşanan dönüşümlere, mutlak monarşi, cumhuriyet, despotizm, Aydınlanma ve materyalizm, terör ve özgürlük, sınıf kavgası, din ve vicdan özgürlüğü, burjuva halkçılığı gibi kavramlara ayrıntılı bir biçimde bakıyor. Timur’un, tarihe bakışımızı derinleştiren ve kıyaslama yöntemini öne çıkaran bu yeni çalışması, Fransız Devrimi’ni ve tüm devrimler tarihini yakından araştırmak isteyenler için gerçek bir hazine niteliğinde

Türkiye, Ortadoğu ve Mezhep Savaşı

Yordam Kitap, 2016, 2017

Toplum bilimleri, tarih ve felsefe alanlarında ufuk açan çalışmalarıyla tanıdığımız Taner Timur, güncel siyasete bakan yazılarında da, eleştirel bakışı ve birikiminin yeni ürünlerini okurlarla paylaşmaya devam ediyor. Tarihçilik aslında, sanıldığının aksine, bakışın dünden bugüne değil, bugünden düne çevrilerek yapıldığı bir gerçek arayışıdır, diyen ve ?Her tarihçinin biraz gazeteci, her gazetecinin biraz tarihçi olması gerektiğini hatırlatan Taner Timur, 2015 yılı boyunca yakaladığı gerçekleri Türkiye, Ortadoğu ve Mezhep Savaşı ekseninde anlatıyor. Bölgemizdeki ve ülkemizdeki çatışmaları, ?ilerlemeciler ve ?muhafazakârlar arasındaki kavgaları, dinler ve mezhepler arası şiddet sarmalını tarihî arka planıyla birlikte anlamak, yaşadığımız siyasal ve toplumsal krizleri tarihsel bir bağlam içerisine yerleştirerek tartışmak için eşsiz bir kaynak… Sahne olduğu bir dizi önemli gelişme itibarıyla ileride de sık sık hatırlayacağımız 2015 yılının bir panaroması…

Devrimler Çağı

Yordam Kitap, 2017, 2019

Tarih, siyaset ve felsefenin kesişim noktalarında ufkumuzu genişleten yeni çalışmalara imza atan Taner Timur, şimdi de Devrimler Çağı’na bakıyor. Timur, 19 ve 20. yüzyılın üç önemli devrimci kalkışmasında, 1848, 1871 ve 1917 yıllarında yaşananları dört ayrı bölümde ele alıyor. Kitabın ilk iki bölümünde hem 1848 Şubatının şanlı devrim günlerini, hem de aynı yılın Haziran ayındaki karşı-devrim dönemini inceleyen Taner Timur, birçok yönüyle bugünleri de anlamamıza yardımcı olan bu olayları, Marx ve Engels’in Komünist Manifesto ve Marx’ın Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i eserlerinin rehberliğinde aydınlatmaya çalışıyor. Paris Komünü ve Marx başlığını taşıyan üçüncü bölümde, 1871 Komün deneyiminin doğuşu, güçler arasındaki oransızlığa rağmen savaşın göze alınması, I. Enternasyonal’in konumu gibi konular ele alınıyor. Son bölüm, Doğu Sorunu, Paylaşım Savaşı ve 1917 Devrimi başlığını taşıyor. Bu bölümde 1917 Sovyet Devrimi’ni ana hatlarıyla inceleyen Taner Timur şunları söylüyor: Bu yıl 100. yıldönümünü andığımız bu büyük devrim, milyonlarca insanın öldüğü korkunç bir savaşın sonlarında tüm insanlığa büyük umutlar saçmıştı. Oysa uluslararası kapitalizm, daha ilk günden itibaren onu kuşattı; emekçi yönetimine karşı faşist barajlar kurdu; yeni ve daha korkunç savaşlar çıkardı ve sonunda da sistemi ‘demir perde’ kıskacı altında nefessiz kılarak bir çeşit ölüme mahkûm etti. Devrimci kalkışmaları ve karşı-devrimci manevralarıyla bugünümüze ışık tutan üç önemli tarihsel kesiti anlatan Devrimler Çağı, her kütüphanede bulunması gereken bir eser.

İslam, Laiklik ve Aydınlanma Savaşı

Yordam Kitap, 2019

İslamiyet nasıl bir toplum yapısı ve hangi değerler sistemi içinde doğdu? İslam’ı Yunan felsefesiyle buluşturan ve bir kültür devrimine yol açan çeviri akımı, hangi sınıf temelinde ve ne gibi dürtülerle ortaya çıktı? Kuran’ı Allah’ın yaratılmış sözü kabul eden ve tarihselleştiren Mutezile mensupları ne istiyorlardı? Abbasi döneminde iktidar olan bu aydınlanmacı akım, Halife Mütevekkil döneminde nasıl karanlığa boğuldu? Bu şekilde içtihat kapısının kapanması, nasıl 18. yüzyıldan itibaren İslam dünyasını sömürgeleşme sürecine soktu? İran, Afganistan ve Mısır’da Cemaleddin Afgani, Hindistan’da Seyit Ahmet Han sömürgecilikle hangi tezlerle savaştı ya da uzlaştı? Göreli olarak bağımsızlığını koruyan Osmanlı Devleti’nde, yönetici zümre nasıl sekülerleşme yoluna girdi? Aynı şekilde Yeni Osmanlıların en parlak temsilcisi Namık Kemal, din-devlet ilişkileri ve uluslaşma sorunlarında ne gibi ilerici tezler savundu? Meşrutiyet’te Mehmed Akif, Cumhuriyet döneminde de Necip Fazıl neden Namık Kemal’in de gerisinde kaldı ve laik Cumhuriyet’e cephe aldılar? Ve bugün de AKP iktidarı, Abdülhamid ve Necip Fazıl referansları ile ülkeyi hangi yöne sürüklüyor? İşte tarihin bu yol ayrımında, bu sorular üzerinde çağdaş ve bilimsel bir yaklaşımla düşünmek ve tartışmak isteyenler için öğretici ve ufuk açıcı bir çalışma. Taner Timur’dan düne, bugüne, İslam-laiklik tartışmalarının özüne dokunan yepyeni bir toplumbilim ve tarih metni, yine bir temel yapıt!

Popülizm Dalgası, Sivil Darbeler ve Osmanlı Hülyası

Yordam Kitap, 2019

Popülizm Dalgası, Sivil Darbeler ve Osmanlı Hülyası, dünyada ve Türkiye’de yaşanan kritik gelişmelere dair Taner Timur’un son dönem yazılarını bir araya getiriyor. Taner Timur, 2016-2020 yılları arasında yaşanan olayları dünya düzeninde bir dönüşümün sinyalleri olarak yorumlamakta. Bu belirtiler, insanlık açısından hiç de özgürlük, eşitlik ve refah yönünde bir ilerleme gibi görünmüyor olsa da bu yazılarda karamsarlığa yer yok. Çünkü hayat da devam ediyor, kavga da! Taner Timur, engin teorik bilgisi, berrak dili ve ufuk açıcı siyasal analizleriyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Popülizm Dalgası, Sivil Darbeler ve Osmanlı Hülyası, güncel olanın tarih toprağında nasıl boy verdiğini çözümleyen o benzersiz kitaplardan biri… Son yıllarda dünyada dalga dalga yayılan popülist akımlar ve faşizan gelişmeler 2008’de patlak veren ve hâlâ kontrol altına alınamamış olan uluslararası kapitalizmin kriziyle yakından ilgilidir. Böyle küresel krizler genellikle finans sektöründe, banka iflaslarıyla başlar; sonra reel ekonomi sarsılır, işsizlik artar ve ortaya çıkan iktisadi kriz de giderek sosyal krize dönüşür. Nihayet son aşamada da siyasi kriz patlak verir ve mevcut rejimler sarsılmaya başlar (…) Gelinen noktada, henüz dikta rejimlerine teslim olmamış her ülkede, tüm demokratlar artık popülist demagogların özgürlükleri tehdit eden saldırılarına direnmeye çalışıyorlar. Bu son dönemde sivil darbeler yer yer askerî darbelerin yerini aldı ve bu bağlamda burjuva demokrasilerinin geleneksel parti sistemleri de çökmeye başladı. Artık ABD, Fransa, İtalya gibi ülkelerde partilerin liderleri değil, liderlerin partileri var.