MÜTEFERRİKA, İBRAHİM

ANASAYFA

MÜTEFERRİKA, İBRAHİM; Traité de Tactique ou Méthode Artificielle pour l’Ordonnance des Troupes ; Paris, 1769.

Eser 1731’de yazılmış. Usûl el-Hikem fi Nizâm el-Ümem başlıklı eserin Fransızca çevirisi. Tercümanın sunuşunda şu bilgiler veriliyor. Eser, başlığının telkin ettiği gibi, Osmanlı savaş yöntemleri hakkında kısmi bilgiler veriyor. Fakat asıl şaşırtıcı olan yazarın Hıristiyan savaş sanatı ve displini konusundaki bilgisi. Müteferrika Osmanlı savaş sanatını tamamen eskimiş buluyor ve İmparatorluğun gerileyişini tamamen buna bağlıyor. (s.III) Hıristiyanların askeri sanatını ise “harika bir ilim” olarak niteliyor. Osmanlı yazarı ön yargılarla da mücadele ediyor.

Hıristiyanlar hakkında yer yer hatalara düşülüyor. “Fakat gizleyemem ki bu kitabın içerdiği az miktardaki gerçekler, onların sivil ve askeri durumları hakkında en iyi kitaplarımız sayesinde öğrendiğimiz gerçeklerden çok daha fazla!” (s.XIV) Seyyahlar dil bilmedikleri için sık sık hatalara düşüyorlar. Bu yüzden en iyi yol onların eserlerini çevirmek. Bilim diye hala “Endülüs Arapları”nın (Osmanlılar böyle diyor) eski Yunan kaynaklarından aktardıklarını üniversitelerinde okutuyorlar. (s.XXI)

“Dinlerine yabancı olan insanlardan gelen ve onları ‘gavur’ dedikleri bu insanların dillerini bile öğrenmeyi utanç verici bulmaya sevkeden her şey için sergiledikleri küstahlık ve büyük hor görme duygusu Osmanlılarda bilime en büyük engel oluşturuyor. Ne var ki onlarla bir iş yaparken bu kadar küçültücü olan bu gurur, ona maruz kalanlara bir şekilde büyük bir avantaj sağlıyor.” (s.XXII)

Müteferrika yüksek memur; rütbesi çavuşların bir derece üstünde. Bunların sayısı iki yüz kadar imiş.

(Müteferrika ve eserleri için bkz. Hüseyin Gazi Topdemir; İbrahim Müteferrika ve Türk Matbaacılığı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Kültür Eserleri, 351;2002)

Müteferrika’nın eseri: ÖNSÖZ

Müteferrika Hıristiyanlardan “bu adi ve hor görülmeye layık (‘vil et méprisable’) Hıristiyan halkı” diye söz ediyor. (s.XXXVII) Yazar Latin dillerini biliyor. Kitabı Patrona isyanından bir yıl sonra yazmış. Anlattığı halklarla ilgili bilgileri Latin dillerindeki kitaplardan ve yaptığı görüşmelerden sağlamış. (s. XXXIX)

Müteferrika’ya göre dünyanın çevresi 1080 konak. (1 konak bir günlük yürüyüş mesafesi) (s.2) Tanrı insanları ölüme hazırlamak için zayıf yarattı. Bu yüzden insanlar karşılıklı yardımlaşmayı sağlamak üzere cemiyetleri oluşturdular. Fakat “gasp ediciler” duruma hakim oldu. En güçlüler zayıflar üzerinde egemenlik kurdu, mülküne el koydu ve emeğinin en büyük kısmını da kendisine vermeye mecbur etti. (s.4) Bu yüzden en alim ve adil insanların kanun koyucu olmaları grekiyor. (s.5)

Avrupa’da çeşitli hükümetler var. 1) Eflatun’un düşündüğü gibi en bilge ve adil kimsenin mutlak iktidara sahip olması. Bu sistem ‘monarşi’ olarak isimlendiriliyor. Büyük devletlerin çoğu bu sistemle yönetiliyor ve “en asil ve büyük ve şanlı ırklara uygun olan sistem” bu; 2) Aristo Okulu’nun sistemi. İktidar devlet ileri gelenlerinin elinde olmalı. Bir şef seçiyorlar; diğerleri de bir parça iktidara sahip; 3) Demokrasi. Venedik’te uygulanan sistem;  iktidar halka ait. (s.12) Yazar yanılarak bu sistemi “demokrat” isimli bir yazara mal ediyor. Örnek: İngiltere ve Holanda. (s.14) Demokrasinin lehinde ya da aleyhinde bir şey söylemiyor. (s.15)

Osmanlı gücünün düşüşünü belirttikten sonra, bununla ilgili gördüğü, Batı askerlik sanatını anlatmaya başlıyor.

Osmanlılar Hıristiyan dünyaya komşu olduktan sonra onlara karşı iğrenme (aversion) duyguları içinde olmaları hata oldu. Oysa onlar askerlik sanatında yenilik yaparak Osmanlıları yendiler. (s. 63-64)

Osmanlılar Roma’ya, bayağı bir şekilde ‘Kızıl Elma’ diyorlar. (s.78)

Eski ve modern bütün filozof ve alimler iyi bir hükümetin ilkelerini şöyle saptıyorlar: Bir halk dört kısma (direk, sütun) ayrılmalı. Savaşçılar; kalem erbabı; ziraatçiler; tüccar ve zanaatkârlar. Başta da sultan var. Vezirler, yüksek yöneticiler, beylerbeyi vb. hep askeri sınıftan geliyor. Fakat bunlar da fakih ve alimlerin tavsiyelerine göre ve adil bir şekilde ülkeyi yönetmeliler. (s. 87)

İkinci bölümde “coğrafya biliminin avantajları”; üçüncü bölümde de Hıristiyan halklarda harp sanatının durumu inceleniyor. Sonra askeri kanun ve nizamnameler ele alınıyor. Ordu disiplini ile namaz düzeni ve disiplini arasında paralellikler kuruyor. Namaz düzenindeki disiplinin orduda gösterilmemesinden şikayetçi. (s.196-197)

Deli Petro çok övülüyor ve eser Petro övgüsüyle bitiyor. (s.217)