
KURAT, NİMET AKDES; Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerin Raporları; Ankara, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü, 1966.
Küçük (92 sayfa) ve önemli bir eser. General Liman von Sanders (iki adet rapor; 13 Aralık 1917 ve 27 Mart 1919 tarihlerini taşıyorlar). General Bronsart von Schellendorf (“çok gizli” kayıtlı, 15 Aralık 1917 tarihli) ve General Hans von Seeckt’in (4 Kasım 1918 tarihli) raporları sunuluyor. Kurat’a göre VII. Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa da, 20 Eylül 1917 tarihinde Halep’ten Talat Paşa (Dahiliye Nazırı) ve Enver Paşa’ya (Harbiye Nazırı) aynı yönde ayrıntılı iki rapor göndermiş (s. 11). Eseri bir girişle sunan Kurat’a göre, Alman raporlarından en önemlisi Hans von Seeckt’in raporu idi.
Liman von Sanders, 1917 raporunda, Ruslara karşı tüm taarruzları yersiz buluyor. Sarıkamış taarruzu “ısrarlı muhalefeti ve temennileri”ne rağmen yapılmış (s. 18). 90 bin kişiden “resmi kayıtlara göre 12 bin kişi kurtulabilmiş ve bunlar da çok perişan bir halde geri dönmüş” (s. 19). “Hali hazırda Türk ordusunda 300 bin asker kaçağı vardır.” Bunlar memleketlerine dönüyorlar; “eşkiyalık yapıyorlar, yağma ediyorlar ve memleketi güvensiz bir hale koyuyorlar.” Bunlar için ayrıca her tarafta “takip kıtaları” oluşturuluyor (s. 21). İyi bakım koşullarında, bu askerlerle “en büyük başarılar elde edilebilir” (s. 21).
Seeckt’e göre “yeni Alman askeri teşkilatının kurulmasında çok büyük rol oynamış” ve 1936’da ölene kadar, “Almanya’da en büyük askeri otorite sıfatını muhafaza etmiştir”. (s. 10). Liman Paşa (1919 raporunda) Enver’e ağır eleştiriler yöneltiyor. Onun askeri kabiliyeti “olduğundan fazla sanılmış(tı)”, diyor (s. 76). Bazı komuta mevkiindeki Alman subaylar da yanlış telkinlerde bulunmuşlar. Özellikle General von Falkenhein’ın Bağdad’ı geri almak için “Yıldırım hareketi” tasarı ve girişimi çok pahalıya mal olmuş!! (s. 81).
General Hans von Seeckt “Çanakkale’nin kapatılmasının, Rusya’nın yenilgisinde hissesi olmuştur” diyor (s. 38). Türkiye’nin savaşa girmesi Alman çıkarlarına uygundu. Yine aynı generale göre “İngiltere’ye karşı İslam alemini seferber etmek, yani Cihat açmak teşebbüsü tam bir başarısızlığa uğramakla beraber, Türkiye, zayıf ve boyuna azalan kuvvetlerinin müsaade ettiği nisbette hizmet etmiştir” (s. 38).
Hepsi de Osmanlı ordusunun perişanlığı hakkında birleşiyorlar. Askerler pılı pırtı içinde, yalınayak dolaşıyorlar. Almanya ancak savaşa yetecek kadar borç vermişti (s. 50). Levazımı Umumiye Reisi Topal İsmail Paşa çok yeriliyor. Ordulara tahsis edilen para tamamen ordu kumandanlarının keyfine kalmıştı; “ordu kumandanı kendi ordusunu beslemek mecburiyetinde olduğu gibi, isterse ipek ticareti yapabilir, kâr edebilir veya döviz muamelesine girişirdi” (s. 51-52).
Çanakkale Savaşı zorunlu idi; fakat Türkiye’nin de askeri çöküntüsüne yol açtı (Seeckt; s. 60).
Komite bir “kast” şekline dönüşmüştü; başlangıçta “mefkûre sahibi” (idealist) iken, sonraları bir “kâr müessesesi” halini almıştı. Cavit, Enver’i “(altın) ağları içine düşürmeyi” başarmıştı; Talat ise iktidarda kalmak için bir “güruh” kullanmıştı; “bazen şu ve bazen bu şahsı tutardı” (s. 40). Cemal Paşa’nın Suriye ve Filistin “satraplığı” Arapların Türklere dostluğundan bir şey bırakmadı. Türkçülük Arap milliyetçiliğini etkiledi. Türkçülük “çocukça kabarmalar”a yol açıyor (s. 47). Alman etkisini en çok Enver Paşa temsil etti (s. 47). Bronsart da, “Enver Paşa içten kanaat getirmek suretiyle Alman dostudur” diyor (s. 28).
Bronsart’a göre 1914’te hiçbir seferberlik hazırlığı yapılmamıştı ve “memleketin en güzide kuvvetleri harbin ilk senesinde harcanmıştı” (s. 28).