ÖZTÜRK, EYÜP; Velilik ile Delilik Arasında, İbnu’s Serrâc’ın Gözünden Muvelleh Dervişler; İstanbul, Kitapyayınevi, 2013.
Yazar eserinin amacının 14. yüzyılın ilk yarısında ölen Serrâc’ın tek eserine dayanarak Şam ve Anadolu’da yaşanan fukaha-fukara mücadelesine ışık tutmak, özellikle de “muvelleh” olarak dervişler hakkında bilgi vermek olarak niteliyor.
Muvelleh, veleh’ten geliyor; o da şiddetli vecd, hüzün, sevinç veya korkudan dolayı aklın gitmesi, çılgına dönmek vb gibi anlamlara geliyor (s. 19).
Serrâc İbn Teymiyye ile görüşüyor; onun ilmine hayran, fakat sufiliğe karşı çıkmasını eleştiriyor. Oysa Moğol istilasının yarattığı çöküntü tasavvufun gelişmesi için sosyal ve psikolojik koşullar yaratmış (s. 51). “Sürekli savaşmak zorunda kalan, hep tedirginlik içinde bekleyen, vahşice yapılan katliamlara tanık olan insanların topluma, hayata ve geleceğe bakışlarının umutsuzluk ve karamsarlık taşıyacağı açıktır” (s. 52). Öztürk, İbn Kesir’e (el-Bidaye vee’l Nihaye) dayanarak 1220’lerde Güneydoğu (Musul, Diyarbekir, Mardin) ve Güney Anadolu’da yaşanan (çekirge istilasının da rol oynadığı) kıtlıklarda insanların eşek, katır, köpek ne bulurlarsa yediklerini, hatta bu arada birbirlerini de yediklerini, bu yüzden bir çok doktorun kaybolduğunu anlatıyor (s. 54-55).
Hükümdarların (Selçuklu Tuğrul Bey; Memluk hükümdarı Baybars; Moğol Hükümdarı Ahmed Tekgüder; Anadolu Beyi Kadı Burhaneddin vb) sufi şeyhlerine sempatisi sadece meşruiyet için yararlanma duygusundan kaynaklanmıyor; “dini yaşama biçimlerine” duydukları sempati de rol oynuyor (s. 63).
“Popüler tasavvufun temsilcileri olan Türkmen babaları Anadolu’da muvelleh sufiliğin esas taşıyıcısı olmuştur” (s. 72). Bunlardan Sarı Saltuk ve kerametleri (hayvan şekline girmek) üzerinde çok duruluyor.
Kalenderilik, Hadarilik ve Rıfailik bununla ilgili. Muvelleh sözcüğü tasavvufi bir makam olarak 13. Yüzyıldan çok daha önce de kullanılıyor; fakat farklı özelliklere (delilikle velilik arasında giden gelen biri anlamında) sahip dervişler gurubu anlamında “muvelleh”, ilk kez 13 yüzyılda kullanılmaya başlıyor (s. 75). Bunlar çok bakımsız, hırpani, “delikanlı”lara düşkün, fakat “keramet” yaptıklarına inanıldığı için halktan çok saygı görüyorlar. Yerli yersiz, çok gülüyorlar; paraya hiç önem vermiyorlar. “İbn Teymiyye, sema yaptıktan sonra vecd içinde ateşe girenleri bu eylemlerinden ötürü ‘mutevellihun’ şeklinde isimlendirmiştir” (s. 82). Bunun dışında canlı yılanlar yemek, aslan sırtına binmek, hayvan şekline girmek vb gibi kerametleri de var. Bunlarla “mecun”lar arsında yakınlık kuruluyor; fakat sufi literatüründe bazen de bunlarla “akıl” arasında da yakınlık kurularak “ukalâ-i mecânin” sözcüğü kullanılıyor (s. 84).