LAVİSSE, ERNEST

ANASAYFA

LAVİSSE, ERNEST; RAMBAUD, A.; Histoire Générale; Cilt: 11, Paris, 1905.

Lavisse XX. yüzyıl başlarında filen Fransa’nın resmi tarihçisi. Bu eser kolektif nitelikte klasik bir eser. Osmanlı devletiyle ilgili bölümünü Léon Cahun yazmış. Burada eserin önemi dolayısıyla bu bölümden alınan notları aktarıyorum.

Jön-Türkler başlıklı bölüm: 1867-68 yıllarında Paris’teki sığınmacılar İttihat ve Hürriyet gazetelerini çıkardılar. Özellikle Namık Kemal edebî eserleriyle Türk dilini yeniledi. (s. 544) “Kişisel gözlemlerime göre Bektaşi ve Mevlevi tarikatları sosyalist cumhuriyetçiliğe kadar gidecek devrimci eğilimler taşıyorlar.” (s. 544) Jön-Türkler 1868’de Bektaşilerle temasa girdiler. (s. 545)

Jön-Türklerin bir kısmı Avrupa’da liberal tavırlar takınarak kamuoyunu aldattı. Asıl amaçları hareketi kendi lehlerine istismar etmekti. “Gerçek ‘Genç Türkiye’nin karşısında bulununca, Avrupalılar Türklerle, koyu Türklerle, koyu ulusalcılarla ve ulusalcı oldukları için de koyu Avrupa düşmanlarıyla karşılaşınca çok şaşırdılar ve onları fanatizmle suçladılar. ‘Jön-Türkler’in devamlı duyguları Avrupa’nın ülkelerinden nefret ettiği ve onları sürekli aldattığı şeklinde oldu. Avrupa’nın bilimsel ve edebi eserini kayıtsız takdir ettiler.” (s. 546) Kişisel olarak Cromwll’e, Robespierre’e, Rousseau’ya hayranlar. “Fakat hiçbir zaman Avrupa siyasal kurumlarını olduğu gibi ülkelerine uygulamayı düşünmediler ve hükümetlerinin ülkeye ithal edermiş gibi göründüğü kopyelere devamlı muhalefet ettiler.” (s. 546)  1864’ten sonra muhalefet okadar güçlendi ki “Hükümet basına karşı aynı dönem Fransa’sından otoriter önlemler (önceden izin, mecburi imza, tebliğler, ihtar, kapatma, muhalet gazeterine yurda girme yasağı) aldı.” Böylece yirmi yıl önce hiç gazete olmayan bu ülkede basın özgürlüğü kavgası başladı. Aynı zamanda Bektaşiler, özellikle “Babis”ler arasında dini reform hareketi başladı. Hareket Konya ve Üsküdar’da en çok kendini hissettirdi. Tam bu sıralarda Fırat kıyılarında Araplar silahlanmaya başladı ve Suriye’nin kuzey ve güneyinde Ensariye fanatikleri ve Dürzüler Türkleri birçok kez silaha başvurmaya zorladılar.” (s. 546)

Genç Osmanlılar “hayallerinde Avrupa devrimci romantizmiyle klasik Arap eğitimleri dolayısıyla etkisi altında oldukları büyük Arap ajitasyonlarının hatıralarını birleştirerek Araplar tarafından başlatılan bir Türk devrimi romanı yarattılar.” (s. 546) Mustafa Fazıl Paşa’ya sempatileri de böyle başladı. Oysa M. Fazıl Paşa “egoist, kuru ve kuş beyinli bir entrikacı” (s. 547) O, bir “Avrupalı entrikacılar kamarillasının” da yardımıyla görünüşte liberal ve Avrupai bir parti kurdu. “Herkesin birbirini aldattığı” birinci Jön-Türkiye böyle kuruldu. Jön-Türklerin Araplara hayranlığı Osmanlılığa açık fikirli ve birçok Suriyelinin de katılmasına yol açtı. 1868’de tanıdığı Jön-Türklerin kendisine anlattığı programa  göre “güvendikleri Araplar kalıbına uygun şekilde gerçek bir halife seçecekti ve Mekke’de oturan bu halife de Osmanlı Cumhuriyeti’ni onaylayacaktı.” (s. 547)

O sırada Jön-Türkler iki kola ayrılmıştı:

1) Ziya Bey’in yönettiği “ılımlı ve Kanunu Esasî’ci” kol;

2) Mehmet Bey’in temsil ettiği cumhuriyetçi ve devrimci kol. Mehmet Bey eski, aristokratik bir aileden geliyordu. “Anadolu Türkleri Reşad ve Nuri Beyler, Arnavut yazar Kemal, Arnavut ulema Tahsin, Arnavut Ali Suavi, Suriyeli Anis el Bittar, adını unuttuğum bir Ermeni vb.” bu koldalar. İslam anlayışında da değişiklik başladı. 1860’tan itibaren Kuran’ın rasyonalist bir yorumunu savunanlar çıkmaya başlamıştı. O sırada “çok rağbet gören” bir kitap bu eğilimi besledi: “Médecine du Prophėte; Traité des Principes Hygiéniques qui sont contenus dans le Coran” Yine bu sıralarda Mutezile doktrinleri de gelişiyor! (s. 548)

LAVİSSE, E; RAMBAUD, A.; Le Monde Contemporain, 1870-1900; Cilt. 12. Paris, 1904.

1870’ten sonra Osmanlı devletinde nüfus kompozisyonu değişmeye başladı. 1829 Yunan bağımsızlığı ile başlayan, sonra kaybedilen topraklardan gelen Müslümanlarla devam eden (Anadolu ve Trakya’daki) iskân hareketleri ile  nüfusun kompozisyonu değişmeye başladı. (s. 479) Bu hareket Arnavut, Arap ve Kürt uyanış hareketleri ile engellendi.

Yazara göre 1894-1895 Ermeni kırımları aslında sistemli bir planın parçası. (Bkz. Revue Britannique; Correspondence d’Orient, Ağustos, 1876) zaten bu “bu yeni sistemli yok etme politikası”, yarı-resmi İttihad gazetesinde “kaba bir şekilde-brutalement” anlatıldı. Bu gazete 1868’de Paris’te Jön-Türkler tarafından kurulmuştu. İçlerinden bir kısmı katı nasyonalizme geçince gazete liberal muhalefetten hükümet yandaşlığına geçti. (s. 480) 1878’de Arnavut Birliği (Ligue Albanaise) kurtuluş hareketi başladı. Son zamanlarda Cenevre’de yayımlanan Kürdistan dergisi Ermenilere yaklaşmaya çalışıyor.

1876 Kanunu Esasi’si beş dil konuşulan ülkede saçmalıktı (‘absurde’ idi); nitekim yürümedi. Mithat Paşa düşünce Jön-Türkler katı milliyetçiliğe ve panislamizme döndüler. (s. 482) Türkiye’de şoven ve militer bir milliyetçilik var. Bu ulusal köken arayışlarını değiştirdi. Nasıl Fransızlar “celtisant” iseler, Türkler de “turquisant” oldular. (s. 483) Eski Türk metinlerini yayınlıyorlar. Kumandan Necip Asım (ülkede en iyi yazarlardan ve en mütebahhir insanlardan biri) Ural-Altay dilleri hakkında karşılaştırmalı bir kitap yazdı ve Herodot’un İskitler hakkındaki kitabını da çevirdi. (s. 483)

25 Nisan 1897 tarihli Albania gazetesi Jön-Türklerin çok güzel bir tarifini verdi: “Efendi Partisi”. Monokl’lü, redingotlu züppeler. Aralarında ciddi olanlar çok az.

1870 Sedan mağlubiyeti Fransa ümitlerini söndürdü. Bir kısmı (Anayasacı reformistler) ülkeye döndüler. Midhat Paşa ile parlamanter denemeye giriştiler. İkinci kısım ulusal ve panislamist bir çizgi izlediler. Panteist ya da “libre penseur” olan (Mehmet Bey gibi) en ilerileri Bektaşi ve Mevlevi tekkelerine yaklaştı. (s. 485) “Türkiye Türklerindir” gibi şiarlar kullanıyorlar. Milliyetçi partinin bir kesimi şovinizm dolayısıyla veya yabancı müdahaleyesine karşı olduğu için İslamcı. (s. 485) Son zamanlarda ırk kavramına eğilmeye başladılar. Mutezile doktrini de gelişiyor. Sansüre rağmen eserlerini “parçalar halinde” kitap ve dergilere sokuyorlar. (s. 486) Bu neo-mutezile doktrinini Hintli Müslümanlardan alıyorlar. Mevlevi Seyid Amir Ali’nin “A Critical Examination of the Life and Teachings of Muhammed” (Londra, 1873),  “The Life and Teachings of Muhammed or Sprit of Islam”ı (1891); Molla Tcherag Ali’nin “Critical Exposition of Islam”ı: Şeriat İslam’ın çağdaş özlemlerine ve ihtiyaçlarına uygun olarak değişebilir.

Edebiyat Ziya, Şinasi ve Kemal ile başladı. Asıl 1870’ten sonra gelişti. Sami Paşazade’nin “Sergüzeşt”i ve “Küçük Şeyler” hikaye kitabı çevrilebilir.

Mahmud Ekrem’in “Cours de Littérature”u (1882) için ilk edebiyat metodu deniyor.

Yazar Gérome’un “İstanbul’da bir atölye açtığını ve birkaç Türk ressamı yetiştirdiğini” söylüyor. (s. 487)

LAVİSSE, E.; Notre Politique Orientale; Revue de Paris; Paris, 1897, No: 10 ve 12.

Yazı tamamen sömürgeci zihniyetle ele alınmış. Yazar o dönemin adeta resmî tarihçisi..

Kırımlardan dört sene sonra “Türkiye itibarına yeniden kavuştu.” “Belki de Abdül Hamid bir büyük adam!” (s. 274) “Ermeni ulusal hareketini 1860 ile 1870 arasında yaratan Fransa oldu.” (yayınları, fikirleri, liberal gelenekleri yoluyla..) (s. 276)

“İnsanların otoritelerinin, mensuplarının sayılarıyla ölçüldüğü Doğu’da Katolik mensuplarımızın sayısının artması bizim için ulusal çıkar sorunudur.” (s. 277) Rus politikası Doğu’ya (Orta Asya, Çin vb.) döndü. Batı’da iki politikası var. 1) Fetih; 2) Himaye. 1890’dan beri İstanbul’da ilk mevkii istiyor. Bu da “himaye” şeklinde olacak. “Asya girişimini tamamlamak için, Rusya, bunlara nisbetle eğlence niteliğindeki Avrupa işlerine ara vermesi gerekiyor.” (s. 283)

Tüm krizlerde “reform” fikri, “entegrite-bütünlük” fikrinin zorunlu sonucu oldu. (s. 283) “Gerçek şu ki İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’nu korumayı politikasının bir temel ilkesi olmaktan çıkardı.” (s. 284)

Rusya çok hareketsiz; reformlar da isteksiz. Rusya sınırlarında “yeni bir Bulgaristan” olabilecek bir Ermenistan istemiyor. (s.288 – 289) Reform konusunda ilke anlaşması için İngiliz elçisine “bu reformların uygulanması için israr ederlerse büyük devletler ağır bir sorumluluk almış olurlar” diyorlar. (Bkz. Livre Bleu; No. 1; 8 Mayıs 1895. s. 34) 1895 Temmuz’undan itibaren Fransa da Rusya’ya uyuyor. Rusya’nın bütün yaptığı Batı kamu oyunu yatıştırmak için Ermeniler lehine bazı cümleler sarfetmek.. (s.289)

Yazı çok anti-Türk. Sonunda kendi hükümetinin hareketsizliğini suçluyor.