PAMUK, ŞEVKET

ANASAYFA

PAMUK, ŞEVKET; Osmanlı Ekonomisinde Bağımlılık ve Büyüme (1820-1913); İstanbul, İş Bankası Yayınları, 2018.

Pamuk, ilk baskısı 1987 yılında Cambridge Üniversitesi yayınları arasında çıkan eserinin giriş bölümünde kuramsal yaklaşımını anlatıyor. Osmanlı toplumunu “19. yüzyılda çevreleşme süreci” başlığı altında “çevreci kuram” ışığında ele almış ve önce bu kuram hakkında özet bilgi veriyor. Yazara göre kapitalizmin gelişmesi dünyayı “merkez” ve “çevre” (périphérie) ülkeleri arasında ikiye bölmüştür. Eserde Osmanlı toplumunun “dünya ekonomisinin hiyerarşisine bir çevre birimi olarak katılması” incelenmektedir. Yazar emperyalizm kuramlarından da esinlendiğini söylese de “merkez-çevre kuramı” Lenin ve Rosa Luxemburg’un kuramlarından çok farklıdır.

Pamuk’a göre “çevreleşme” de üç farklı şekilde cereyan etti. 1) Resmi sömürgeler; 2) biçimsel olarak siyasi bağımsızlığa sahip olmakla beraber emperyalizmin etki alanında olanlar; 3) Osmanlı Devleti, Çin ve İran örneklerinde olduğu gibi, emperyalistler arasındaki rekabet ortamında güçlü bir merkezi idareye sahip olup bu rekabetten yararlananlar. “Bu toplumsal kuruluşlarda merkezi bürokrasi ile dünya ekonomisiyle kendi çıkarları doğrultusunda bütünleşmeden yana olan toplumsal sınıflar, yani tüccarlar ile ihracata dönük büyük toprak sahipleri arasında çelişki görülmektedir. Ancak 19. yüzyıl boyunca bu mücadelede merkezi bürokrasi ağır basmıştır” (s. 9). Peki nasıl “ağır basmıştır”? Eserde buna ait hiçbir somut analiz yok ve kanımca çalışmanın zayıf noktasını da bu teşkil ediyor. Devlet aygıtının sınıfsal dayanakları ve egemen sınıflarla ilişkileri somut bir analiz konusu yapılmadan Osmanlı İmparatorluğu anlaşılamaz!

Yazar eserinde tarım, ticaret, dış borçlanmalar ve yabancı sermaye hakkında ayrıntılı bilgiler veriyor. Özellikle 1870’lerde tarımsal üretim ve köylülüğün koşulları hakkında üç İngiliz konsolosun (Palgrave, Trabzon; Wilkinson, Selanik ve Taylor, Erzurum) raporları da esere eklenmiş. 

Palgrave, Anadolu’da “maraba”lığın yaygın olduğunu yazıyor. “Maraba, bir tür kiracı ya da ürün ortağıdır”. Tohumluk, gerekliyse öküzler, aletler vb toprak sahibi tarafından sağlanıyor. Bina yapımı veya onarımı için de aynı kural geçerli. Makedonya’da da ortakçılık yaygın (Wilkinson). “Kesimcilik” adı altında ise, ürün ne olursa olsun maraba belli bir miktar ürünü ağaya teslim etmek durumunda! (s. 169). Doğu Anadolu’da hayvancılıkla geçinen köylüler, genellikle köy evlerinden daha sefil evlerde oturuyorlar. (Taylor). Anadolu’da tarlada çalışan köylünün tahta sabanı, “Avrupa’nın bazı köşelerinde de hala rastlanabilen cinsten, ucunda demir bulunan eğri bir sopadan ibarettir. Tek kelimeyle, toprağı sürmeye değil çizmeye yarayan bir araçtır bu. Bundan sonra, tahta kürek veya toprağı bellemek için kullanılan iki uçlu bir çatal veya bir çalı demetinden başka bir şey olmayan tırmık gelir. Bunlara ek olarak kesmekten çok koparan en ilkel cinsten bir orak ile kaba saba bir demir balta bu listenin temel kalemlerini oluşturur” (s. 174). Bankacılık olmadığı için faizler de çok yüksektir. “Anadolu’da borçlanmak demek genellikle bir Ermeni tefecinin eline düşmek demektir. Bu tefecinin en düşük borç faizi % 24, çoğunlukla % 48, hatta bazen % 60’tır ve üstelik bunların tümüne birleşik faiz uygulanır” (s. 174).